NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
بِشْرٌ
يَعْنِي
ابْنَ الْمُفَضَّلِ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ
إِسْحَقَ
عَنْ سَعِيدٍ
الْمَقْبُرِيِّ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فِي
هَذِهِ
الْقِصَّةِ
قَالَ
وَإِرْشَادُ
السَّبِيلِ
Ebu Hureyre (r.a.), şu
(bir önceki 4815. hadiste söz konusu edilen) hâdiseye ilaveten Nebi
(s.a.v.)'den (şu sözü de) rivayet etmiştir:
"(Yolun haklarından
biri de yolunu şaşıranlara): yol göstermektir."
İzah:
Bu hadis-i şerif,
mecburiyet hasıl olduğu zaman yolların hakkı olan hizmetler görülmek şartıyla
yollarda oturmanın caiz olduğunu, aksi takdirde yollarda oturmanın caiz
olmadığını ifâde etmektedir.
Hadis-i şerifte
yolların hakkı, şöyle sıralanmaktadır:
1. Gözü bakılması haram
olan şeylerden korumak. Bediüzzaman Said Nursî hazretlerinin de ifade ettiği
gibi, mânevi âlemimizden bu dünyaya açılmış pencereler durumunda olan gözler,
harama bakmakla kirlenir. Do-layısı ile manevi alemimizle bu dünyamız
arasındaki irtibatımıza gölge
düşmüş olur.
2. Gelip geçenleri
rahatsız etmekten sakınmak. Yoldan gelip geçenleri
rahatsız etmek, onlara
sataşmakla olabileceği gibi, trafiğin geçişini engellemek, insanları rahatsız
edecek şekilde yüksek sesle konuşmak, yollara kavun, karpuz v.b. kabuğu atmakla
da olur.
3. Selâm almak:
Bilindiği gibi selâm vermek sünnettir. Selam almak ise farzdır.
Her ne kadar genelde
farzı işlemek sünneti işlemekten faziletli ise de bu mevzuda sünneti işlemek
farzı işlemeten daha faziletlidir.
Aynı zamanda selamı almayan,
üzerine düşen bir farz görevini yerine getirmemiş olur. Dolayisıyle bir farz
görevini terk etmenin vebalini yüklenir.
4. İyiliğe çağırıp
kötülükten sakındırmaktır.
Yola oturan bir kimse
yolun hakkını verebilmek için mutlaka orada bu görevi yapmakla* mükelleftir.
Ulema: "İçinizden iyiliğe çağıran, kötülükten sakındıran bir ceaat
bulunsun."[Al-i imran 104] âyet-i kerimesine dayanarak emr-i bilmaruf,
nehy-i anilmünker görevini yerine getirmenin farz-i kifaye olduğunu
söylemişlerdir.[Gazzali, İhya, 1,303.]
Tirmizi'nin Ebu Huzeyfe
(r.a.)'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte ifade edildiğine göre, Resul-i
Zîşan efendimiz şöyle buyurmuşlardır: "Allah'a yemin ederim ki ya iyiliği
emredip kötülükten sakındırırsınız, yahut da Allah üzerinize, kendi katından
bir azab gönderir de sonra bir daha ettiğiniz dualar kabul edilmez."
Bu mevzu ile ilgili
kitaplarda açıklandığı üzere, genellikle yollarda karşılaşılan emr-i bilmaruf
nehy-i anilmünker konusu teşkil edecek hâdiseler şunlardır:
a. Gelip geçenleri
rahatsız edecek şekilde yolları tezgâh, yapı, yük v.s. ile işgal etmek,
b. Yol üzerinde hayvan
boğazlamak,
c. Hayvanlara fazla yük
versek.
d. Karpuz, kavun vb.
kabuğu atmak,
e. Kanalizasyon
akıntılarını, pis su kanallarını yola tevcih etmek,
5. Yolu şaşırmış olan
kimselere, yol göstermek. Nitekim bir hadis-i şerifte: "Süt veya gümüş
bağışında bulunan, ya da yol gösteren kişiye köle âzad etmiş gibi ecir
vardır" buyurulmuştur.[Tirmizî, birr]